Türkiye’de Kadın Olmak

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 19.12.2019 - 16:00, Güncelleme: 19.12.2019 - 16:00
 

Türkiye’de Kadın Olmak

Süleyman Demirel Üniversitesi Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları tarafından düzenlenen “Türkiye’de Kadın Olmak” konulu konferans Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semra Kılıç, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Esma Özdaşlı ve Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Araştırma Görevlisi Fatma Merve Nacakcı’nın konuşmacı olarak katıldığı konferansta Türkiye’de kadın olmanın tarihi ve günümüzdeki yerine değinildi. “Bu Topraklara Adını Veren “Ana”dır Kadın” İlk olarak söz alan Dr. Öğretim Üyesi Esma Özdaşlı, “Cumhuriyetten Günümüze Türk Kadını” başlıklı sunumunda Türk kadınının önemini anlattı. Kadının yüzyıllardır farklı kültürlerde doğurganlığın, bereketin ve şefkatin sembolü olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi  Özdaşlı, “Türk kültürüne baktığımızda kadının, sosyal, siyasi ve kültürel hayatta birçok topluma nazaran daha değerli görüldüğünü söyleyebiliriz. Saka Türklerinin lideri, tarihin ilk kadın hükümdarı olarak bilinen Tomris Hatun, kadının Türk devlet yapısı içinde hangi konumlara gelebileceğini gösteren en somut örnektir. Göktürk Yazıtlarında da kadınlardan saygıyla bahsedilmiştir. Eski Türk Devletlerinde bir emirname çıkartılacağında ‘Han ve Hatun emreder’ ibarelerinin birlikte yazılması zorunluluğu vardı.” diyerek Anadolu topraklarında kadına verilen önemi vurguladı.  Dinimizde de kadına büyük önem verildiğini; bunun ayetlerle, hadislerle açıklandığını vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi  Özdaşlı, Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Döneminde de kadına verilen önemden bahsetti. Milli mücadele ve Kurtuluş Savaşında kadınların göstermiş olduğu fedakarlıkları anlatan Özdaşlı, “Vatansever Türk anaları bu topraklara kendi adını vermiştir. İşte bu yüzden bu toprakların adı Anadolu’dur.” dedi. “Şiddet” konusunu ele alan Prof. Dr. Semra Kılıç ise günümüzde şiddetin arttığına işaret ederek şöyle konuştu: “Kadına yönelik şiddet, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren  veya verebilecek toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma olarak tanımlanır.” dedi. Şiddetin en fazla kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere, göçmenlere, evsizlere ve mültecilere yöneldiğini vurgulayan Prof. Dr. Kılıç, şiddete maruz kalan kadınların sağlığının bozulduğunu, yeti kaybına uğradığını ya da hayatını kaybettiğini vurguladı. “Kadına Uygulanan Her Türlü Şiddet Çocukları da Etkiliyor” Şiddetin türlerini; “Fiziksel”, “Psikolojik”, “Sözel”, “Cinsel”, “Ekonomik” olarak belirten Prof. Dr. Kılıç, “Kadına uygulanan şiddet sadece kadını etkilemez, tüm toplumu etkiler. Kadına uygulanan şiddettin çocuklar üzerinde de etkileri vardır. Bedenen memnuniyetsizlik, düşük benlik saygısı, kendine güvensizlik, aşırı pasiflik, iletişim, uyum sorunları bu etkiler arasındadır.” dedi.  Şiddet uygulayan kişilerin ortak özelliklerine de değinen Kılıç, kıskançlık, kontrol isteği, toplumsal cinsiyet rolünü çok önemseme, aşırı ruhsal değişimler, aşırı duyarlılık, alınganlık ve katı cinsiyet rol belirtilerinin bu ortak özelliklerin arasında bulunduğunu ifade etti. “Kadın Cinayetleri Her Geçen Gün Artıyor” Araştırma Görevlisi Fatma Merve Nacakcı, son yıllarda ülkemizde kadınlara yönelik uygulanan şiddeti konu alan sunumunda fiziksel şiddette son gelinen noktanın kadın cinayetleri olduğunu söyledi. Şiddetin toplumun sorunu olarak ele alınması halinde çözüme ulaşacağını dile getiren Nacakcı, günümüzde sadece kadınların değil bebeklerin, çocukların da şiddete maruz kaldığını vurguladı. Nacakcı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre ülkemizde; 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında ise 440 kadının hayatını kaybettiğini dile getirerek “2019 yılında ise 430 kadın öldürüldü. En az 532 kadın psikolojik veya fiziksel şiddet gördü. Yaklaşık 833 bin kadın çalışan erkek şiddetine maruz kaldı. Yaklaşık 57 bin kadın hane içi şiddet nedeni ile işine gidemedi.” dedi.
Süleyman Demirel Üniversitesi Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları tarafından düzenlenen “Türkiye’de Kadın Olmak” konulu konferans Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Semra Kılıç, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Esma Özdaşlı ve Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Araştırma Görevlisi Fatma Merve Nacakcı’nın konuşmacı olarak katıldığı konferansta Türkiye’de kadın olmanın tarihi ve günümüzdeki yerine değinildi.

“Bu Topraklara Adını Veren “Ana”dır Kadın”

İlk olarak söz alan Dr. Öğretim Üyesi Esma Özdaşlı, “Cumhuriyetten Günümüze Türk Kadını” başlıklı sunumunda Türk kadınının önemini anlattı. Kadının yüzyıllardır farklı kültürlerde doğurganlığın, bereketin ve şefkatin sembolü olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi  Özdaşlı, “Türk kültürüne baktığımızda kadının, sosyal, siyasi ve kültürel hayatta birçok topluma nazaran daha değerli görüldüğünü söyleyebiliriz. Saka Türklerinin lideri, tarihin ilk kadın hükümdarı olarak bilinen Tomris Hatun, kadının Türk devlet yapısı içinde hangi konumlara gelebileceğini gösteren en somut örnektir. Göktürk Yazıtlarında da kadınlardan saygıyla bahsedilmiştir. Eski Türk Devletlerinde bir emirname çıkartılacağında ‘Han ve Hatun emreder’ ibarelerinin birlikte yazılması zorunluluğu vardı.” diyerek Anadolu topraklarında kadına verilen önemi vurguladı. 

Dinimizde de kadına büyük önem verildiğini; bunun ayetlerle, hadislerle açıklandığını vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi  Özdaşlı, Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Döneminde de kadına verilen önemden bahsetti. Milli mücadele ve Kurtuluş Savaşında kadınların göstermiş olduğu fedakarlıkları anlatan Özdaşlı, “Vatansever Türk anaları bu topraklara kendi adını vermiştir. İşte bu yüzden bu toprakların adı Anadolu’dur.” dedi.

“Şiddet” konusunu ele alan Prof. Dr. Semra Kılıç ise günümüzde şiddetin arttığına işaret ederek şöyle konuştu: “Kadına yönelik şiddet, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren  veya verebilecek toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma olarak tanımlanır.” dedi. Şiddetin en fazla kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere, göçmenlere, evsizlere ve mültecilere yöneldiğini vurgulayan Prof. Dr. Kılıç, şiddete maruz kalan kadınların sağlığının bozulduğunu, yeti kaybına uğradığını ya da hayatını kaybettiğini vurguladı.

“Kadına Uygulanan Her Türlü Şiddet Çocukları da Etkiliyor”

Şiddetin türlerini; “Fiziksel”, “Psikolojik”, “Sözel”, “Cinsel”, “Ekonomik” olarak belirten Prof. Dr. Kılıç, “Kadına uygulanan şiddet sadece kadını etkilemez, tüm toplumu etkiler. Kadına uygulanan şiddettin çocuklar üzerinde de etkileri vardır. Bedenen memnuniyetsizlik, düşük benlik saygısı, kendine güvensizlik, aşırı pasiflik, iletişim, uyum sorunları bu etkiler arasındadır.” dedi.  Şiddet uygulayan kişilerin ortak özelliklerine de değinen Kılıç, kıskançlık, kontrol isteği, toplumsal cinsiyet rolünü çok önemseme, aşırı ruhsal değişimler, aşırı duyarlılık, alınganlık ve katı cinsiyet rol belirtilerinin bu ortak özelliklerin arasında bulunduğunu ifade etti.

“Kadın Cinayetleri Her Geçen Gün Artıyor”

Araştırma Görevlisi Fatma Merve Nacakcı, son yıllarda ülkemizde kadınlara yönelik uygulanan şiddeti konu alan sunumunda fiziksel şiddette son gelinen noktanın kadın cinayetleri olduğunu söyledi. Şiddetin toplumun sorunu olarak ele alınması halinde çözüme ulaşacağını dile getiren Nacakcı, günümüzde sadece kadınların değil bebeklerin, çocukların da şiddete maruz kaldığını vurguladı.

Nacakcı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre ülkemizde; 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında ise 440 kadının hayatını kaybettiğini dile getirerek “2019 yılında ise 430 kadın öldürüldü. En az 532 kadın psikolojik veya fiziksel şiddet gördü. Yaklaşık 833 bin kadın çalışan erkek şiddetine maruz kaldı. Yaklaşık 57 bin kadın hane içi şiddet nedeni ile işine gidemedi.” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.