Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek Yazdı : Isparta Kabuğunu kırıyor

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 09.02.2020 - 22:32, Güncelleme: 09.02.2020 - 22:32
 

Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek Yazdı : Isparta Kabuğunu kırıyor

Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek bu haftaki köşesinde Isparta'yı kaleme aldı. Gülü, gölü, halısı, lavantası, komandosu ve elmasıyla meşhur Isparta, kış turizminde de imkânlarını zorluyor. Davraz Dağı Akdeniz, Ege ve İç Anadolu’dan kayakseverleri ağırlıyor.
Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek bu haftaki köşesinde Isparta'yı kaleme aldı. Gülü, gölü, halısı, lavantası, komandosu ve elmasıyla meşhur Isparta, kış turizminde de imkânlarını zorluyor. Davraz Dağı Akdeniz, Ege ve İç Anadolu’dan kayakseverleri ağırlıyor. Eskiden ortalama bir vatandaşın turizm denilince aklına deniz, kum, güneş; tatilden söz açılınca ‘memleket’ gelirdi. Anlayış terk edildi. Ekonominin ve bütçelerin büyümesi, sosyal medyanın yeni yerleri görme merakını tetiklemesi, gezen, keşfeden yeni bir neslin doğması gibi sebepler turizmi canlandırdı. Türkiye’ye gelen yabacı turist sayısı ilk defa elli milyonu aştı. Dağlar, göller, yaylalar yerli ve yabancı turistle dolu. Memleketin her köşesi kendi çapında bu hareketlilikten pay almaya çalışıyor.Kimi göze hitap ediyor kimi gönle kimi de mideye.Şehirler arasında birkaç yıldır coğrafi işaret alma yarışı yaşanıyor. Herkes yerel değerlerini tanıtma peşinde.Ülkemizin önemli turizm duraklarından biri olan Isparta da bu yarışın hatırlılarından.Adını ‘göller ve güller’ diyarı olarak duyuran ve son yıllarda bilhassa lavanta bahçeleriyle konuşulan Isparta, 2020’yi “Turizm Yılı” ilan etmiş. 450 bin nüfuslu şehrin hedefi, 2 milyon turist ağırlamak. Pekiyi nüfusun dört katı insan çekebilir mi? Zor değil. Zira harika bir tabiatı var. Öyle ki Isparta’ya “çiçek gibi şehir” deseniz abartmış olmazsınız.Göller yöresinde kirazların açmasıyla nisanda ‘çiçek mevsimi’ başlıyor. Kiraz meyveye dururken gül açıyor, gül toplanırken lavanta çıkıyor. Bu doğal seremoni ağustosun ortasına kadar beş ay müddetince sürüyor.Şehir merkezinde her gül mamulleri satan dükkânlarla dolu. Raflar öyle çeşitli ki...Gül yağı, gül kolonyası, gül suyu, gül reçeli, gül kremi, gül vazelini, gül lokumu, gül sabunu, gül parfümü, gül şerbeti ve hatta gül sirkesi... Aklınıza ne gelirse... Ispartalılar gülü hem yiyor hem içiyor hem sürüyor hem de kokluyor.  Anlayacağınız gül, beş duyu organının beşine de hitap ediyor. Ürünlerden en pahalısı olanı gül yağı. Gramı yüz lira civarında, mübarek altınla yarışıyor. Çünkü toplaması ve işlemesi zor. Mevsim yağışlı olursa 2,5 tonda bir kilo, sıcak geçerse 4 tonda bir kilo yağ çıkıyormuş.Isparta’nın bir diğer markası ise lavanta. Meşhur Kuyucak köyü ve etrafında 40 yıldır ekilip dikiliyor. Türkiye üretiminin yüzde 90’ı burada yapılıyor. Ne var ki son birkaç senede tanındı. Bu geç gelen hâlden köylüler de şehri yönetenler de memnun.  Tablo gibiSöz Gölcük’ten açılınca akla Bolu ve İzmit’teki göller gelir. Isparta’nın da adaşlarıyla yarışır bir ‘Gölcük’ü var. Minik oteli, yürüyüş parkurları ve piknik alanları ile ziyaret edilesi bir yer. YAVAŞ ŞEHİRIsparta’nın görülmesi gereken yeri çok. Ama mutlaka görülmesi gereken ilçesi Eğirdir...Adını aldığı gölün kıyısında, dağ ile su arasında kurulu bulunan ilçe, göle doğru uzanan adaları ve dağ komanda okulu ile biliniyor.Eğirdir, Türkiye’deki ‘cittaslow’ diye tabir edilen 15 ‘yavaş şehir’den biri. Bu ilçelerden biri Isparta’nın diğer ilçesi Yalvaç... Yani Isparta’nın gerdanlıkta iki ‘altını’ var. Eğirdir, gölüyle, gülüyle, elmasıyla, adalarıyla, yürüyüş parkurlarıyla ve hatta kumsalıyla herkese hitap ediyor. İlçeden yedi kilometre mesafede bulunan Akpınar köyündeki seyir terası, eşsiz bir manzara sunuyor. NE OLACAK HALIMIZ? Bundan yirmi yıl kadar önce Isparta’dan laf açılınca üç şey akla gelirdi: Gül, Süleyman Demirel ve halı. Gülcülük malum devam ediyor. Demirel toprağa, halıcılık tarihe karıştı. El emeği göz nuru halılar, fabrikalara boyun eğdi. Şehrin idarecileri, mazisi en az 12. yüzyıla dayanan bu kadim Türkmen geleneğini canlandırmak için teşebbüslerde bulunmuş. Genç kızlara ilçelerde halk eğitim vasıtasıyla eğitim verilmiş. Fakat gençler ‘zahmeti fazla, kazancı az’ diye burun kıvırmış. Velhasıl sahiplenen olmamış. Neyse ki Isparta Belediyesi güzel bir iş yapıp şehrin göbeğine on bir katlı bir müze kondurmuş. Türk dünyasının bayrak isimlerinden merhum Turan Yazgan’ın adının verildiği Halı Müzesi, Anadolu’daki en iyi müzelerden biri. Müzede, halıya ve kilime dair ne ararsanız var. Duvarda asılı iki milyon üç milyon ilmekli el emeği göz nuru halılar hem güzelliğiyle hayretler uyandırıyor hem de yok olan bir kültürden izler taşıması dolayısıyla iç burkuyor.   DAVRANIN DAVRAZ’AŞehrin doğusunda yer alan Davraz Dağı, Antalya’daki Saklıkent ile birlikte Akdeniz Bölgesi’ndeki iki önemli kayak merkezinden biri.Kar kalınlığı kış aylarında ortalama 50 ile 250 santimetre arasında değişiyor. 23 kilometrelik kayak parkuru dört ay boyunca sporseverleri ağırlıyor.Dağda eğim oranı bir hayli yüksek. Bu, özellikle profesyonelleri cezbediyor. 1995’te yapılan tesiste özellikle hafta sonları yoğunluk yaşanıyor. Otellerin bu sene tamamen dolduğu belirtiliyor. İnsanların ilgisi takdire değer. Lakin dağa çıkmak istiyorsanız, telesiyej kuyruğunda biraz beklemeniz gerekiyor. Neyse ki, kapasite artırımı için çalışma başlatılmış. Yetkililer, seneye sekizer kişilik gondollu telesiyej hattının hizmete girmesiyle bekleme süresinin biteceğini müjdeliyor.Davraz Dağı, şehir merkezine 26, havaalanına 45, Antalya’ya 1 saat 15 mesafede... Ne var ki, havaalanından tesislere servis yok. Bu yüzden çoğu otomobiliyle geliyor. Tesisler daha çok Ankara, Konya, Antalya ve diğer komşu illerden ziyaretçilerin uğrak yeri.              
Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek bu haftaki köşesinde Isparta'yı kaleme aldı. Gülü, gölü, halısı, lavantası, komandosu ve elmasıyla meşhur Isparta, kış turizminde de imkânlarını zorluyor. Davraz Dağı Akdeniz, Ege ve İç Anadolu’dan kayakseverleri ağırlıyor.

Türkiye Gazetesi Yazarı Fatih Selek bu haftaki köşesinde Isparta'yı kaleme aldı.

Gülü, gölü, halısı, lavantası, komandosu ve elmasıyla meşhur Isparta, kış turizminde de imkânlarını zorluyor. Davraz Dağı Akdeniz, Ege ve İç Anadolu’dan kayakseverleri ağırlıyor.

Eskiden ortalama bir vatandaşın turizm denilince aklına deniz, kum, güneş; tatilden söz açılınca ‘memleket’ gelirdi. Anlayış terk edildi. Ekonominin ve bütçelerin büyümesi, sosyal medyanın yeni yerleri görme merakını tetiklemesi, gezen, keşfeden yeni bir neslin doğması gibi sebepler turizmi canlandırdı. Türkiye’ye gelen yabacı turist sayısı ilk defa elli milyonu aştı. Dağlar, göller, yaylalar yerli ve yabancı turistle dolu. 
Memleketin her köşesi kendi çapında bu hareketlilikten pay almaya çalışıyor.
Kimi göze hitap ediyor kimi gönle kimi de mideye.
Şehirler arasında birkaç yıldır coğrafi işaret alma yarışı yaşanıyor. 
Herkes yerel değerlerini tanıtma peşinde.
Ülkemizin önemli turizm duraklarından biri olan Isparta da bu yarışın hatırlılarından.
Adını ‘göller ve güller’ diyarı olarak duyuran ve son yıllarda bilhassa lavanta bahçeleriyle konuşulan Isparta, 2020’yi “Turizm Yılı” ilan etmiş. 450 bin nüfuslu şehrin hedefi, 2 milyon turist ağırlamak. Pekiyi nüfusun dört katı insan çekebilir mi? Zor değil. 
Zira harika bir tabiatı var. 
Öyle ki Isparta’ya “çiçek gibi şehir” deseniz abartmış olmazsınız.
Göller yöresinde kirazların açmasıyla nisanda ‘çiçek mevsimi’ başlıyor. Kiraz meyveye dururken gül açıyor, gül toplanırken lavanta çıkıyor. 
Bu doğal seremoni ağustosun ortasına kadar beş ay müddetince sürüyor.
Şehir merkezinde her gül mamulleri satan dükkânlarla dolu. Raflar öyle çeşitli ki...
Gül yağı, gül kolonyası, gül suyu, gül reçeli, gül kremi, gül vazelini, gül lokumu, gül sabunu, gül parfümü, gül şerbeti ve hatta gül sirkesi... Aklınıza ne gelirse... 
Ispartalılar gülü hem yiyor hem içiyor hem sürüyor hem de kokluyor. 

Anlayacağınız gül, beş duyu organının beşine de hitap ediyor. 
Ürünlerden en pahalısı olanı gül yağı. Gramı yüz lira civarında, mübarek altınla yarışıyor. Çünkü toplaması ve işlemesi zor. Mevsim yağışlı olursa 2,5 tonda bir kilo, sıcak geçerse 4 tonda bir kilo yağ çıkıyormuş.
Isparta’nın bir diğer markası ise lavanta. Meşhur Kuyucak köyü ve etrafında 40 yıldır ekilip dikiliyor. Türkiye üretiminin yüzde 90’ı burada yapılıyor. Ne var ki son birkaç senede tanındı. Bu geç gelen hâlden köylüler de şehri yönetenler de memnun. 

Tablo gibi
Söz Gölcük’ten açılınca akla Bolu ve İzmit’teki göller gelir. Isparta’nın da adaşlarıyla yarışır bir ‘Gölcük’ü var. Minik oteli, yürüyüş parkurları ve piknik alanları ile ziyaret edilesi bir yer.

YAVAŞ ŞEHİR
Isparta’nın görülmesi gereken yeri çok. 
Ama mutlaka görülmesi gereken ilçesi Eğirdir...
Adını aldığı gölün kıyısında, dağ ile su arasında kurulu bulunan ilçe, göle doğru uzanan adaları ve dağ komanda okulu ile biliniyor.
Eğirdir, Türkiye’deki ‘cittaslow’ diye tabir edilen 
15 ‘yavaş şehir’den biri. 
Bu ilçelerden biri Isparta’nın diğer ilçesi Yalvaç... Yani Isparta’nın gerdanlıkta iki ‘altını’ var. Eğirdir, gölüyle, gülüyle, elmasıyla, adalarıyla, yürüyüş parkurlarıyla ve hatta kumsalıyla herkese hitap ediyor. İlçeden yedi kilometre mesafede bulunan Akpınar köyündeki seyir terası, eşsiz bir manzara sunuyor.

NE OLACAK HALIMIZ?


Bundan yirmi yıl kadar önce Isparta’dan laf açılınca üç şey akla gelirdi: Gül, Süleyman Demirel ve halı. Gülcülük malum devam ediyor. Demirel toprağa, halıcılık tarihe karıştı. El emeği göz nuru halılar, fabrikalara boyun eğdi. Şehrin idarecileri, mazisi en az 12. yüzyıla dayanan bu kadim Türkmen geleneğini canlandırmak için teşebbüslerde bulunmuş. Genç kızlara ilçelerde halk eğitim vasıtasıyla eğitim verilmiş. Fakat gençler ‘zahmeti fazla, kazancı az’ diye burun kıvırmış. Velhasıl sahiplenen olmamış. Neyse ki Isparta Belediyesi güzel bir iş yapıp şehrin göbeğine on bir katlı bir müze kondurmuş. Türk dünyasının bayrak isimlerinden merhum Turan Yazgan’ın adının verildiği Halı Müzesi, Anadolu’daki en iyi müzelerden biri. Müzede, halıya ve kilime dair ne ararsanız var. Duvarda asılı iki milyon üç milyon ilmekli el emeği göz nuru halılar hem güzelliğiyle hayretler uyandırıyor hem de yok olan bir kültürden izler taşıması dolayısıyla iç burkuyor.

 

DAVRANIN DAVRAZ’A
Şehrin doğusunda yer alan Davraz Dağı, Antalya’daki Saklıkent ile birlikte Akdeniz Bölgesi’ndeki iki önemli kayak merkezinden biri.
Kar kalınlığı kış aylarında ortalama 50 ile 250 santimetre arasında değişiyor. 23 kilometrelik kayak parkuru dört ay boyunca sporseverleri ağırlıyor.
Dağda eğim oranı bir hayli yüksek. Bu, özellikle profesyonelleri cezbediyor. 
1995’te yapılan tesiste özellikle hafta sonları yoğunluk yaşanıyor. Otellerin bu sene tamamen dolduğu belirtiliyor. İnsanların ilgisi takdire değer. Lakin dağa çıkmak istiyorsanız, telesiyej kuyruğunda biraz beklemeniz gerekiyor. Neyse ki, kapasite artırımı için çalışma başlatılmış. Yetkililer, seneye sekizer kişilik gondollu telesiyej hattının hizmete girmesiyle bekleme süresinin biteceğini müjdeliyor.
Davraz Dağı, şehir merkezine 26, havaalanına 45, Antalya’ya 1 saat 15 mesafede... 
Ne var ki, havaalanından tesislere servis yok. 
Bu yüzden çoğu otomobiliyle geliyor. Tesisler daha çok Ankara, Konya, Antalya ve diğer komşu illerden ziyaretçilerin uğrak yeri.

             

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.