ÜLKEMİZİN HEM ÇİFTÇİMİZE HEM DE ONUN ÜRETİMİNE ÇOK İHTİYACI VARDIR

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 07.01.2021 - 21:58, Güncelleme: 07.01.2021 - 21:58
 

ÜLKEMİZİN HEM ÇİFTÇİMİZE HEM DE ONUN ÜRETİMİNE ÇOK İHTİYACI VARDIR

Ziraat Odası Başkanı Müstahattin Can Selçuk, 2020 tarımını değerlendirdi. Üretimin çok değerli hal aldığının altını çizen Selçuk, şu açıklamalarda bulundu:
Ziraat Odası Başkanı Müstahattin Can Selçuk, 2020 tarımını değerlendirdi. Üretimin çok değerli hal aldığının altını çizen Selçuk, şu açıklamalarda bulundu: “Bu gerçeği görerek, üretimin çok önem kazandığı pandemi ve kuraklık sürecinde, çiftçimizin ödeyemeyerek takibe düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının faizsiz olarak uzun vadeye yayılması çiftçimizin rahat bir nefes almasını sağlayacak, çiftçimizi tarıma kazandıracaktır. Şunu unutmamak gerekir ki; zor bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde ülkemizin hem çiftçimize hem de onun üretimine çok ihtiyacı vardır. Finans sektöründe en çok sıkıntı çeken kesim küçük çiftçilerdir. Ziraat bankasından kredi almakta zorlanan küçük çiftçiler, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel bankalara yönelmekte, buralardan yüksek faizle kredi çekmekte, çok pahalı girdi, alet ve ekipman temin etmektedirler. Küçük çiftçilerimiz aile işletmelerinde üretim yapan geliri yeterli olmayan kesimdir. Bu nedenle yüksek maliyetle kullandıkları ayni ve nakdi kredileri geri ödemekte büyük zorluklar çekmektedirler. Bu durumda olan çok sayıdaki aile işletmelerinin ayakta kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük faizle kredi kullanması sağlanmalıdır. Aile işletmelerimiz desteklerden daha az yararlanmaktadır. Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay almalıdır. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Tarım Kredi kooperatifleri faizlerini Ziraat bankası seviyelerine çekmelidir. Kuraklığın dünyada ve ülkemizde ciddi bir gıda krizine yol açması ihtimalinin çok farkında olmadığımızı görüyoruz. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızı etkileyecek olan böyle bir krizin olumsuz etkilerinden korunmak için acil olarak, daha fazla zaman kaybetmeden gerekli önlemleri almalıyız. Kuraklığın boyutları artarsa paramız olsa bile tarlada ve marketlerde ürün bulamaz hale gelebiliriz. Tarım sektöründe verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemleri bırakılmalıdır. Tarım sektörü hiç zaman kaybetmeden yağmurlama ve damla sulama sistemlerini kullanmaya geçmelidir. Bunun için gerekli teşvikler ve krediler artırılarak çiftçimize ulaştırılmalıdır. Artan elektrik fiyatları üretimin sürdürülebilirliği için büyük bir tehdit unsuru halinde gelmiştir. Diğer yandan devam eden kuraklık nedeniyle cazibe suya ulaşması mümkün olmayan çiftçilerimiz daha çok yeraltı suyunun daha derinden çekilmesine ihtiyaç duyacak, bu da elektrik maliyetini çok fazla yükseltecektir. Zaten elektrik fiyatlarının yüksekliği nedeniyle üretimde zorlanan çiftçiler üretimden tamamen uzaklaşabilir. Bu durum üretim için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Yaşanacak bu olumsuzluğu şimdiden öngörmek gereklidir. Elektrik tarifesinde daha fazla gecikmeden ciddi bir indirim yapılmalıdır. Kuraklık kapıya dayandı, kaybedecek zamanımız kalmamıştır.  Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce her yıl yayınlanan ‘Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifelerine’ göre de buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze son bir yılda cazibe sulamada yüzde 20,8 ile yüzde 25 arasında, pompaj sulamada ise yüzde 31,6 ile yüzde 34,8 arasında değişen oranlarda artışlar olmuştur. 2015 yılında dekar başına 1 lira olan yeraltı suyu kullanım ücreti 2016 yılında 2 liraya, 2017’de 5 liraya, 2019 yılında 10 liraya, 2020 yılında da 15 liraya, 2021 için ise 17 liraya çıkmıştır. 6 yılda 17 kat artış göstermiştir. Kuraklık nedeniyle daha fazla su kullanmak zorunda kalacak olan çiftçilerimizin tıpkı elektrikte olduğu gibi sulama ücretlerinde acil olarak indirime gidilmelidir. Toprağın düşük maliyetli suyla buluşması sağlanmalıdır. Bu dönemde çok önemli hale gelen üretim sekteye uğratılmamalıdır. Enflasyonu önlemek üzere et ve süt fiyatlarına yapılan müdahale yem fiyatlarına yapılmamıştır. Süt ve besi fiyatları artmazken, yem fiyatlarındaki bu yüksek artışlar 2020 yılında üreticimizi ciddi bir şekilde etkilemiş, hayvancılık sektörüne büyük bir darbe vurmuştur. Et ve süt fiyatlarını baskılama girişimlerine acilen son verilmelidir. Paramız olsa da artık üretici ülkelerden damızlık ve besilik hayvan ithalatı hem zordur, hem de pahalıdır. Pahalı ithal edilen ürünlerle insanlarımızı besleme imkanı yoktur. Gübre fiyatları, artan döviz kurlarının etkisiyle yükseldi. Üre gübresi Aralık ayları itibariyle 2019 yılına göre yüzde 60,4 artarak ton başına 1770 liradan 2750 liraya ve DAP gübresi yüzde 44,1 artarak 2360 liradan 3400 liraya yükseldi. Gübre kullanımı, fiyat artışından olumsuz etkilenmektedir. Bunun önüne geçmek için gübre fiyatları artışlarına paralel olarak gübre destekleri artırılmalı, çiftçinin gübre kullanımından uzaklaşmasının önüne geçilmelidir. Yine, 2020 yılında, önemli girdi kalemlerinden birisi olan, zirai ilaçlarda yüzde 25 ile yüzde 87 arasında değişen fiyat artışları olmuştur. Zirai ilaçlarda uygulanan yüzde 18’lik KDV çiftçiye destek olarak verilmelidir”  Süt fiyatları acil olarak 1,5 pariteye göre 3 liranın üzerine çıkarılmalı, hayvan kesimleri önlenmelidir. İlgili Bakanlıklar ve Merkez Bankası Başkanlığı nezdinde yaptığımız girişimlere karşılık buluncaya kadar mücadelemiz ve çalışmalarımız devam edecektir. 2020 yılı besiciler için sıkıntılı geçmiştir. Pandemiye bağlı talep daralması ve yüksek yem fiyatları üretimi zora sokmuştur. Yağsız karkasın 1 kilogramıyla satın aldığı besi yemi miktarı Ocak ayında 20,1 kilogram iken Aralık ayında yem fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte 16,1 kilograma kadar düşmüştür. Yani, 2020 12 aylık döneminde besicilerin alım gücü yüzde 19,8 azalmıştır. Özellikle bugünlerde Et ve Süt Kurumu besi alım fiyatlarına acilen zam yapmalıdır. Malını elden çıkaran üreticilerimiz bu işi bırakmaktadır. Bu durum besi üretimi için çok büyük bir tehdittir. Üreticilerimizin üretime dönmesi, ülkemizin et ihtiyacının karşılanması için hiç vakit kaybetmeden üreticilerimize gerekli desteği vermeliyiz. Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i oranında olmalıdır” -“Desteklemede yüzde 2-4 arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır. Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir”  Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır. Organik, organomineral ve toprak düzenleyicilerin kullanımını yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir. Temel ürünlerimiz olan patates, soğan ve domates gibi ürünlerimizde pazarlama sorunları çözülmelidir.
Ziraat Odası Başkanı Müstahattin Can Selçuk, 2020 tarımını değerlendirdi. Üretimin çok değerli hal aldığının altını çizen Selçuk, şu açıklamalarda bulundu:

Ziraat Odası Başkanı Müstahattin Can Selçuk, 2020 tarımını değerlendirdi. Üretimin çok değerli hal aldığının altını çizen Selçuk, şu açıklamalarda bulundu:

“Bu gerçeği görerek, üretimin çok önem kazandığı pandemi ve kuraklık sürecinde, çiftçimizin ödeyemeyerek takibe düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının faizsiz olarak uzun vadeye yayılması çiftçimizin rahat bir nefes almasını sağlayacak, çiftçimizi tarıma kazandıracaktır. Şunu unutmamak gerekir ki; zor bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde ülkemizin hem çiftçimize hem de onun üretimine çok ihtiyacı vardır.

Finans sektöründe en çok sıkıntı çeken kesim küçük çiftçilerdir. Ziraat bankasından kredi almakta zorlanan küçük çiftçiler, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel bankalara yönelmekte, buralardan yüksek faizle kredi çekmekte, çok pahalı girdi, alet ve ekipman temin etmektedirler.

Küçük çiftçilerimiz aile işletmelerinde üretim yapan geliri yeterli olmayan kesimdir. Bu nedenle yüksek maliyetle kullandıkları ayni ve nakdi kredileri geri ödemekte büyük zorluklar çekmektedirler. Bu durumda olan çok sayıdaki aile işletmelerinin ayakta kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük faizle kredi kullanması sağlanmalıdır. Aile işletmelerimiz desteklerden daha az yararlanmaktadır. Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay almalıdır.

Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Tarım Kredi kooperatifleri faizlerini Ziraat bankası seviyelerine çekmelidir.

Kuraklığın dünyada ve ülkemizde ciddi bir gıda krizine yol açması ihtimalinin çok farkında olmadığımızı görüyoruz. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızı etkileyecek olan böyle bir krizin olumsuz etkilerinden korunmak için acil olarak, daha fazla zaman kaybetmeden gerekli önlemleri almalıyız. Kuraklığın boyutları artarsa paramız olsa bile tarlada ve marketlerde ürün bulamaz hale gelebiliriz.

Tarım sektöründe verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemleri bırakılmalıdır. Tarım sektörü hiç zaman kaybetmeden yağmurlama ve damla sulama sistemlerini kullanmaya geçmelidir. Bunun için gerekli teşvikler ve krediler artırılarak çiftçimize ulaştırılmalıdır.

Artan elektrik fiyatları üretimin sürdürülebilirliği için büyük bir tehdit unsuru halinde gelmiştir.

Diğer yandan devam eden kuraklık nedeniyle cazibe suya ulaşması mümkün olmayan çiftçilerimiz daha çok yeraltı suyunun daha derinden çekilmesine ihtiyaç duyacak, bu da elektrik maliyetini çok fazla yükseltecektir. Zaten elektrik fiyatlarının yüksekliği nedeniyle üretimde zorlanan çiftçiler üretimden tamamen uzaklaşabilir. Bu durum üretim için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Yaşanacak bu olumsuzluğu şimdiden öngörmek gereklidir.

Elektrik tarifesinde daha fazla gecikmeden ciddi bir indirim yapılmalıdır. Kuraklık kapıya dayandı, kaybedecek zamanımız kalmamıştır. 

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce her yıl yayınlanan ‘Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifelerine’ göre de buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze son bir yılda cazibe sulamada yüzde 20,8 ile yüzde 25 arasında, pompaj sulamada ise yüzde 31,6 ile yüzde 34,8 arasında değişen oranlarda artışlar olmuştur.

2015 yılında dekar başına 1 lira olan yeraltı suyu kullanım ücreti 2016 yılında 2 liraya, 2017’de 5 liraya, 2019 yılında 10 liraya, 2020 yılında da 15 liraya, 2021 için ise 17 liraya çıkmıştır. 6 yılda 17 kat artış göstermiştir.

Kuraklık nedeniyle daha fazla su kullanmak zorunda kalacak olan çiftçilerimizin tıpkı elektrikte olduğu gibi sulama ücretlerinde acil olarak indirime gidilmelidir. Toprağın düşük maliyetli suyla buluşması sağlanmalıdır. Bu dönemde çok önemli hale gelen üretim sekteye uğratılmamalıdır.

Enflasyonu önlemek üzere et ve süt fiyatlarına yapılan müdahale yem fiyatlarına yapılmamıştır. Süt ve besi fiyatları artmazken, yem fiyatlarındaki bu yüksek artışlar 2020 yılında üreticimizi ciddi bir şekilde etkilemiş, hayvancılık sektörüne büyük bir darbe vurmuştur.

Et ve süt fiyatlarını baskılama girişimlerine acilen son verilmelidir. Paramız olsa da artık üretici ülkelerden damızlık ve besilik hayvan ithalatı hem zordur, hem de pahalıdır. Pahalı ithal edilen ürünlerle insanlarımızı besleme imkanı yoktur.

Gübre fiyatları, artan döviz kurlarının etkisiyle yükseldi. Üre gübresi Aralık ayları itibariyle 2019 yılına göre yüzde 60,4 artarak ton başına 1770 liradan 2750 liraya ve DAP gübresi yüzde 44,1 artarak 2360 liradan 3400 liraya yükseldi.

Gübre kullanımı, fiyat artışından olumsuz etkilenmektedir. Bunun önüne geçmek için gübre fiyatları artışlarına paralel olarak gübre destekleri artırılmalı, çiftçinin gübre kullanımından uzaklaşmasının önüne geçilmelidir.

Yine, 2020 yılında, önemli girdi kalemlerinden birisi olan, zirai ilaçlarda yüzde 25 ile yüzde 87 arasında değişen fiyat artışları olmuştur.

Zirai ilaçlarda uygulanan yüzde 18’lik KDV çiftçiye destek olarak verilmelidir” 

Süt fiyatları acil olarak 1,5 pariteye göre 3 liranın üzerine çıkarılmalı, hayvan kesimleri önlenmelidir. İlgili Bakanlıklar ve Merkez Bankası Başkanlığı nezdinde yaptığımız girişimlere karşılık buluncaya kadar mücadelemiz ve çalışmalarımız devam edecektir.

2020 yılı besiciler için sıkıntılı geçmiştir. Pandemiye bağlı talep daralması ve yüksek yem fiyatları üretimi zora sokmuştur. Yağsız karkasın 1 kilogramıyla satın aldığı besi yemi miktarı Ocak ayında 20,1 kilogram iken Aralık ayında yem fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte 16,1 kilograma kadar düşmüştür. Yani, 2020 12 aylık döneminde besicilerin alım gücü yüzde 19,8 azalmıştır.

Özellikle bugünlerde Et ve Süt Kurumu besi alım fiyatlarına acilen zam yapmalıdır. Malını elden çıkaran üreticilerimiz bu işi bırakmaktadır. Bu durum besi üretimi için çok büyük bir tehdittir. Üreticilerimizin üretime dönmesi, ülkemizin et ihtiyacının karşılanması için hiç vakit kaybetmeden üreticilerimize gerekli desteği vermeliyiz.

Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayri Safi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i oranında olmalıdır” 
-“Desteklemede yüzde 2-4 arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalıdır.

Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir” 

Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır.

Organik, organomineral ve toprak düzenleyicilerin kullanımını yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir.

Temel ürünlerimiz olan patates, soğan ve domates gibi ürünlerimizde pazarlama sorunları çözülmelidir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ispartamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.